“İntihar etsem tesiri yok, ölsem gönül razı değil”
Gözlerini açtın. Tanımadığın bir yerdesin. Tanımadığın bir adam yanına yaklaşıyor ve ona soruyorsun: “Ben öldüm mü?” Verdiği cevap başta seni şaşırtıyor, ama sonra başına öyle şeyler geliyor ki şaşkınlığın daha da artıyor. Olmak ve ölmek arasındaki çizgide koşturuyorsun, yanında hala o tanımadığın adam, sana yoldaş oluyor, umut oluyor. Mecalin kalmayana dek, umudun tükenene dek koşturuyorsun ve fakat işler istediğin gibi gitmiyor. Senin bu büyük trajedin, dışarıdan bakıldığında kocaman bir komedi olarak görülüyor. Çünkü zaten hayat, başlı başlına trajikomik bir serüvenden başka bir şey değil. Mutlu sonla bitmiyor, ölümle bitiyor.
Galiba Öldüm, “Her insan intiharı en az bir kez düşünmüştür.” teziyle başlıyor ve bir yandan sizi kahkahaya boğarken diğer yandan da ölümlü olduğumuz gerçeğinin altını çizmeye çalışıyor. Ölümden bu kadar bahsettiğimiz için oyunun kasvetli olduğunu sanabilirsiniz lakin tam aksine neşeli bir ağıt sizi bekliyor.